Fil Suresi, Allah’nın kudretini gözler önüne seren bir suredir. Ebrehe’nin fil ordusuyla Kabe’yi yıkma teşebbüsünü ve Allah’ın bu azgınlığa karşı ebabil kuşlarıyla verdiği ibretlik cezayı anlatır. Böylece Kabe’nin Allah’ın kudretiyle koruma altında olması hem müminlere hem de kafirlere ilahi bir işarettir.
Bismillahirrahmanirrahim.
1.Elem tera keyfe feale rabbüke bi ashabil fil
2.Elem yec'al keydehüm fi tadlil
3.Ve ersele aleyhim tayran ebabıl
4.Termihim bi hicaretin min siccil
5.Fecealehüm keasfin me'kul
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِي اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖۙ فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ
1.Elem tera keyfe feale rabbüke bi ashabil fil
2.Elem yec'al keydehüm fi tadlil
3.Ve ersele aleyhim tayran ebabıl
4.Termihim bi hicaretin min siccil
5.Fecealehüm keasfin me'kul
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.
Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
Onların üstüne sürü sürü kuşlar gönderdi.
O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.
Tefsir ve tarih kaynaklarında anlatıldığına göre o zaman Habeşistan’ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe her yıl Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret eden Arap hacılarını Sana’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalîs (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırdı. Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mabedi ziyaret etmeleri için halkı Sana’ya çağırdı. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kâbe’yi yıkmaya karar verdi ve muhtemelen 570 yılında, içinde mahmûd (mamut) adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü (olayın tarihi ve sebepleriyle ilgili farklı görüşler için bk. Mustafa Fayda, “Fil Vak‘ası”, DİA, XIII, 70-71).
Ebrehe, hareketini engellemek için karşısına çıkan bazı güçleri etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Gönderdiği bir müfreze, içinde Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’e ait 200 devenin de bulunduğu Mekkeliler’e ait çok sayıda deveyi ele geçirdi. Abdülmuttalib, Ebrehe’ye gelerek develerinin iadesini istedi; Ebrehe’nin Kâbe ile ilgili bir sorusu üzerine Kâbe’yi merak etmediğini, çünkü onu sahibinin koruyacağını söyledi. Ertesi gün Ebrehe, ordusuna Kâbe yönünde hareket emri verdi. Fakat kaynaklarda belirtildiğine göre en öndeki fil (mamut) yerinden kımıldamadığı gibi askerler de üzerlerine taşlaşmış çamur yağdıran sürü sürü kuşlar tarafından –âyetteki benzetmeyle– “yenilip çiğnenmiş ekin” gibi imha edildi. Bazı müfessirler “sürü sürü” şeklinde çevrilen ebabil kelimesinin bir kuş türünün adı olduğu kanaatindedir, buna göre 3. ayete “ebabil kuşlarını göndermedi mi?” şeklinde mana vermek gerekir; fakat –konuya ilişkin rivayet ve tefsirler dikkate alındığında– bu görüş ikna edici görünmemektedir (bilgi için bk. Elmalılı, IX, 6102-6105). Yaygın inanışa göre bu olay Hz. Peygamber’in doğumundan elli-elli beş gün veya üç ay önce vuku bulmuştur.
Surede Hz. Peygamber’e hitap edilerek 1-2. ayetlerde fil ordusunun başına gelen felaketin büyüklüğünden ve Kâbe’yi yıkma planlarının boşa çıkarıldığından haberdar olduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamber olaya bizzat şahit olmadığı halde, ona yöneltilen “görmedin mi” şeklindeki hitap mecazi bir ifade olup olayı bizzat gözüyle görmese bile görenlerden işitmiş olduğunu ve görmüş gibi kendisine tasvir edildiğini gösterir. 3-5. ayetler ise felaketin nasıl cereyan ettiğini yani Allah tarafından gönderilen sürülerle kuşun fil ordusunun üzerine pişkin tuğla türü taşlar yağdırarak onları nasıl hayvanlar ve haşarat tarafından yenmiş ekin artığına çevirdiğini ifade eder. Râzî’ye göre Ebrehe ve askerlerinin besledikleri kötü emellerin surede keyd (plan, tuzak) kelimesiyle ifade edilmesi, onların sadece Kâbe’yi yıkma amacı taşımadıklarını gösterir. Çünkü önceden açıkladıkları için Kâbe’yi yıkma fikri artık “tuzak” olmaktan çıkmıştı. Şu halde keyd kelimesi burada Ebrehe tarafının Araplar’a karşı besledikleri başka sinsi planları dile getirmektedir (XXXII, 99; bu planlar ve tuzakların neler olabileceği konusunda bk. Fayda, gös. yer.). Muhtemelen bu plan içinde Mekke’ye ve Mekkelilere verilecek ağır yıkım ve kötülükler de vardı.
Eski tefsirlerde bu fil olayı bütünüyle bir mucize olarak değerlendirilir. Bazı tarihçi ve müfessirlerin, İkrime’ye atfettikleri bir rivayette o, “Bu taşlar kime isabet ettiyse onda çiçek hastalığı görüldü” demiştir (İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, I, 54-56; Taberî, XXX, 298-299, 303). Rivayete göre Hicaz bölgesinde çiçek ve kızamık hastalığı ilk defa bu olaydan sonra görülmüştür (bk. Taberî, XXX, 196). Muhammed Abduh, Ferîd Vecdî, Cevâd Ali, Muhammed Esed gibi bazı çağdaş araştırmacılar bu rivayetlere dayanarak olayı bulaşıcı hastalık salgını şeklinde yorumlamaya çalışmışlardır. Abduh’a göre sûrede sözü edilen kuşlardan maksat bir çeşit gerçek kuş olabileceği gibi sinek, sivrisinek vb. mikrop taşıyıcı canlılar da olabilir (bk. Tefsîru cüz’i Amme, s. 157-158). Ancak çağdaş müfessirlerin çoğu dönemin güçlü akımlarından pozitivizmin etkisi altında ortaya konduğunu düşündükleri bu yoruma katılmamış, ona karşı ciddi tenkitler yöneltmişlerdir (mesela bk. Elmalılı, VIII, 6123-6144; Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, VI, 3976-3979). Sonuç olarak Allah’ın evini yıkmaya kalkışan saldırgan bir güç, bir mûcize neticesinde cezasını görmüş; hiçbir şekilde düşmana karşı koyma imkânı bulamayan ve şehri terkedip dağlara çekilen Mekke halkı da bu olaydan zarar görmeden kurtulmuştur.
“Pişkin tuğla” diye çevirdiğimiz 4. ayetteki siccil kelimesi “taşlaşmış çamur” demektir. Son ayetteki asf kelimesi ise “ekinin samanı ve buğday kapçığı gibi güve, böcek ve kurtçukların yediği, rüzgârın sağa-sola savurduğu kırıntılar” anlamına gelir. Müfessirler kuşların, ağızlarında ve ayaklarında bu tür taşlar götürüp Ebrehe ordusunun üzerine fırlattıklarını, sonuçta askerlerin birçoğunun bu taşların etkisiyle öldüğünü, Ebrehe’nin ise yaralı olarak San‘a’ya döndükten sonra orada hayatını kaybettiğini ifade etmişlerdir (Taberî, XXX, 196; Râzî, XXXII, 96-97). “Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi” mealindeki son ayet, Ebrehe ve ordusunun nasıl büyük bir felakete maruz kaldığını ve sonuçta helak olduğunu gösterir. Bu olayın Mekkeliler için öneminden dolayı bu yıla “Fil yılı” denilmiş ve onlar olayı bir süre tarih başlangıcı olarak kullanmışlardır.
Fil Suresi, Allah’ın kafirlerin tuzaklarını boşa çıkararak Kabe’yi korumasını konu edinir. Sure, Ebrehe’nin fil ordusuyla Kabe'yi yıkmak için harekete geçtiği tarihi bir vakayı, yani Fil Olayı’nı ele alır. Ebrehe’nin ordusu, Allah’ın gönderdiği ebabil kuşlarıyla helak edilmiş, böylece Beytullah korunmuştur.
Kuran’ın 105. suresi olan Fil suresi, Mekke’de inmiştir. Nüzul sırasına göre de 13. sırada nazil olmuştur. Felak suresinden önce Kafirun suresinden sonra indirilmiştir.
Ebrehe’nin azgın ordusunun ebabil kuşlarıyla helak edilmesi, Allah’ın kudretinin her türlü tuzağı boşa çıkaracağının ispatıdır. Bu bağlamda, Fil suresinin okunması; müminin nefsini şeytanın hilelerinden koruması, kalbini kötü huylardan arındırmasına vesile olur. Sure, Rabbimize sığınmanın ve O’na tevekkül etmenin bir nişanesi olarak okuyan kulunu ilahi himaye ile kuşatır.
Bunun yanı sıra, Fil Suresi, düşmanlara karşı zafer elde etmek niyetiyle de okunabilir. Zira müminler, her türlü zorlukta Rabbimizin yardımına güvenip yardımı ancak ondan umarlar.
Bir Müslüman Fil suresini istediği her an okuyabilir. Ancak özellikle akşam ve yatsı arasında okunması tavsiye edilmiştir.
Efendi Derneği Aracılığı ile Su Kuyusu ve Kurban Bağışı Yapmak İçin Bizimle İletişime Geçiniz!